Herhalde başımıza gelmesinden en çok korktuğumuz şeylerden bir tanesidir terlemek… Toplumda terliyor olmanın yarattığı o dışlanmışlık, prestij kaybı, tiksinti… Başkaları öyle bakmasa bile kendi kendimizi yer bitiririz, o gün, o saatler bir türlü geçmek bilmez, bütün keyfimiz kaçar. Hele koltuk altını kaldırdığında sırılsıklam olmuş bir bluzun veya gömleğin varsa… Dırı rırım!!! Rezalet… Alışveriş merkezlerinde tuvalette fazlasıyla tanık olmuşumdur el kurutma cihazlarında koltuk altı kurutana… Vallahi bak ciddiyim 🙂
Elbetteki terlemiş olmak vücudun doğal bir reaksiyonu. Hem de çok önemli bir reaksiyonu. Deli gibi spor yaptığınızı düşünün. Fazla kilolardan kurtulmak istiyorsunuz. Cardio yapıyorsunuz. Bütün sınıf kan ter içinde, sizde damla ter yok… Moraliniz bozulmaz mı? Bütün motivasyonunuz gider. Çünkü egzersiz sırasında vücut ısınız artacağı için yağ, sıvı hale dönüşür ve sıvı hale dönüşen yağ, terle de vücuttan atılır. Ter dökerek yaptığınız bir egzersizde, 300 kaloriye yakın enerji harcayabilirsiniz. Nerde o, el kurutucularının altındaki performanslar ah ahh… 300 kalori ter atarken, 400 kalori kuruturken… 🙂
Ter, vücudu soğutmak için bir nevi klima görevi üstlenir.
Bütün derdi, vücut ısısını dengelemektir. Ateşimiz çıktığında, egzersiz yaptığımızda… Vücut ısısını dengelemek için, bir miktar tuzla birlikte ter, sıvı halde deri gözeneklerinden dışarıya çıkar. Deri yüzeyine çıkmış olsa da, bu kez serinletmeyi kendisini buharlaştırarak yapar. Dedim ya işi gücü serinletmek. Gözeneklerden deri yüzeyine çıkan ter; gözeneği açar, cildin yapısını pürüzsüzleştirir hasarı azaltır, ton farklılıklarını düzeltir, yaşlanma belirtilerini azaltır, cildin üzerinde bulunan bakterilerle savaşır, çünkü bir miktar antibiyotik de içerir. “Ne termiş bee” dedirtir.
Terle birlikte vücuttan toksinleri ve hastalıkları da atarız. Böbreklerin, civa ve kurşun gibi zararlı toksinleri daha kısa sürede atmasına yardımcı olur. Hastalıklardan da çıkarken dikkat edin bolca terleriz. Vücuttaki zararlı maddelerin %30′ unu terleyerek atıyoruz. Bunun sadece terle olduğunu düşünürsek gayet iyi bir oran. Vücudumuz ısındıkça daha çok terliyoruz daha çok terledikçe kalp de daha hızlı çalışarak kan dolaşımını hızlandırıyor. Ayrıca, kardiyovasküler kalp ve damar hastalıklarına da terlemenin iyi geldiği bilinen bir gerçek.
Ter miktarını cinsiyetin belirlediği düşünüldüğü halde, yeni araştırmalarla buna sebep olan şeyin cinsiyetten daha çok vücut kütlesi olduğu görüşü yaygınlaşmış. Tabiki DNA gibi istisnaları da gözardı edemeyiz. Terde bulunan tuz oranı da yine kişiden kişiye, yaşadığı iklime, beslenme şekline göre değişebilirmiş. Örneğin kuru bir iklimde yaşar ve egzersiz yaparsanız teri daha çok hissediyormuşsunuz. Bunun sebebi ter dahil, ciltteki nemin daha düşük nemde daha hızlı buharlaşmasıymış ve geride daha fazla tuz bırakırmış. Daha yüksek nemde ise cilt, havadaki nemden dolayı daha uzun süre nemli kalacağı için buharlaşma miktarı da daha az oluyormuş. Bu sebeple de daha az tuz kalıyormuş.
Terdeki tuz miktarını etkileyen bir başka sebep de fiziksel yapı ve beslenme şekli. Çok fazla tuzlu yiyorsanız terinizdeki sodyum miktarı da daha fazla olacaktır. Terle beraber dışarıya çıkan bu sodyum, hücrelerimizi nemlendirmek için ihtiyacımız olan 4 elektrolitten sadece biridir ve en büyük paya sahiptir. Diğerleri ise bulundukları miktara göre potasyum, kalsiyum ve magnezyumdur.
Umarım bu yazımla fazla terleyen kişilere, terlerine bakarken en azından faydalarını düşünmelerine vesile olmuşumdur.
Unutmamamız gereken bir nokta ise; her ne kadar faydaları çok olsa da terin içerisinde az miktarda da olsa toksin bulunmaktadır. Bu sebeple terledikten sonra cildimizi doğru bir şekilde temizlemekte fayda var. Sonra Orhan Gencebay’ ın reklam konusu olmayalım güzel kardeşim 🙂
